Aslında tüm dinler bireysel bilinç gelişimi sağlamak için bireyi var olan potansiyelinin tamamını kullanabilmesine olanak sağlayacak şekilde eğitime tabi tutarlar. Böylece kişi kainatı ve kendini anlamaya ve bilmeye başlar. Tabi bu teorik bir tanımlama. Fakat dinsel yaşam, bu içsel gelişim tekniklerinin toplumun gelenek ve görenekleriyle harmanlanması ve özünü kaybetmesi sonucu bu özelliğini kaybetmiştir. Sonuçta elimizde ritüellerden oluşan, sorgulanamayan, anlaşılamayan ve bireysel bilinç gelişimine yardımcı olamayan hantal bir tortu kalmıştır.

Oruç aslında bireysel bilinç geliştirme tekniklerinden biridir, bunun yanında toplumsal faydaları olduğu da yadsınamaz. Fakat bir kişinin sırf dinimin gereğidir diye oruç tutmasını biraz ahmakça bulduğumu da eklemeliyim. Bir kişi eğer oruç tutuyorsa bunu bilinçli bir şekilde yapmalıdır. Orucun ne olduğunu ve neye yaradığını anlamalıdır. Yoksa tutulan oruç kendine eziyet etmekten başka bir işe yaramayacaktır. Burada oruç tutmanın bireysel gelişim için nasıl kullanılacağından bahsetmeyeceğim, o konu oldukça kapsamlı ve ayrı olarak ele alınabilir. Yapmak istediğim sadece iki hafta önce başlattığım anket sonuçlarını değerlendirmek. Bunu da sırf kendi merakımı gidermek için yaptığımı itiraf edeyim.

Anket sonuçlarına göre %69 lık bir oranla okuyucular “Dinimin bir gereği olduğundan oruç tutarım.” %18 ise “Oruç tutmam, bence gereksiz.” cevabını vermiş. Cevapları oldukça samimi buluyorum. %3 ise toplum baskısını hissetmemek için oruç tuttuğunu söylüyor. Benim de içinde bulunduğum %11 lik bir kesim ise bunun bir kişisel gelişim konusu olduğunu ve daha derin ve detaylı bir incelemeyi hak ettiği kanısında. Genel bir sonuç çıkartmak gerekirse; yukarıda da yazdığım gibi; dini genellikle ritüeller ve gelenekler şeklinde yaşıyoruz, özüne inemiyoruz ve dolayısıyla kendimizi kandırma ve rahatlatma aracı olarak kullanıyoruz.