Fotoğrafçıların bir kısmı sadece siyah beyaz fotoğraf çekmekle ilgileniyor. Gerçi elimizdeki ekipmanla renkli çekip sonrasında çevrim yapıyoruz; yani son aşamada sunduğumuz ürün (eser demek daha doğru belki) siyah beyaz oluyor. Peki benim de bir çok fotoğrafımda tercih ettiğim ve bazı fotoğrafçıların ısrarla tercih ettiği bu sunumun nedeni nedir?
Kendi açımdan cevap vermem gerekirse, tüm fotoğraflarım siyah beyaz değil; ama büyük çoğunluğu siyah beyaz olarak sunuyorum. Benim için siyah beyaz fotoğrafın şöyle bir özelliği var. Öncelikle fotoğrafın bir soyutlama işi, tüm dünyadan bir anı, belli bir kadrajı soyutlayıp kaydetme işi olduğunu düşünüyorum. Fotoğrafa bakan izleyici kadrajın dışında kalan kısmı ve o anın öncesi veya sonrasını kendi hayalinde canlandırabilir. Tıpkı kitap okurken okuduklarınızı hayalinizde görselleştirmeniz gibi. Fotoğrafçı sadece kadrajdaki kısmı verir. Soyutlama ne kadar iyiyse konu o kadar vurucu olacaktır. Kadrajda dikkat dağıtan objeler olmaması, gereksiz alanların kadraja alınmaması bunu daha da belirginleştirir. Ek olarak renklerden de soyutlarsanız fotoğrafın ruhunu ve vermek istediği duyguyu daha iyi verebilirsiniz. Dolayısıyla siyah beyaz sunum fotoğraftaki soyutlamanın son aşamasıdır.
Duygunun ve izleyene birşeyler düşündürmenin ön planda olduğu fotoğraflarda, belgesel fotoğrafların bir kısmında, grafik ve leke ağırlıklı bazı fotoğraflarda siyah beyaz kullanmak oldukça yaygındır. Fakat aksine örnek vermek gerekirse Küba, Nepal, Hindistan gibi gayet renkli kültürlerin fotoğrafla anlatılması esnasında siyah beyaz kullanmak pek akıllıca olmaz. Ya da manzara fotoğraflarının büyük kısmında da pek anlamsız olur.
Ted Grant’ın sözüyle bitirirsek;
İnsanların fotoğraflarını renkli olarak çektiğinizde, onların giysilerini görüntülemiş olursunuz. Oysa onları siyah beyaz fotoğrafladığınızda, ruhlarını görüntülersiniz.
Gerçekten de bazen fotoğraflarda duyguyu ve derinliği vermek için siyah beyaz sunmak gerekiyor.
Renk fotoğrafa bir şey katmıyorsa, sadece ağırlık yapar.