Bırakacam dedim ama henüz bırakmadım. Şimdi blog yazarları için önemli olduğunu düşündüğüm bir konuya değinmek istiyorum. Video blog mu? yoksa yazılı blog mu? Blogların internetin geleceğini etkilediği bir gerçek peki Blogların geleceği nasıl olacak?
Son zamanlardaki eğilim videonun lehinde görünüyor. Elbette teknolojik olarak ilerledikçe, internet bağlantı hızlarında artış sözkonusu ve bu da aynı zaman diliminde daha fazla datanın aktarılması demek. Böylelikle hem ses hem de görüntüden oluşan video sisteminin üstünlüğü tartışılmaz. Bilgiyi daha rahat elde ediyoruz ve belki daha kolay anlıyoruz (ne kadar da rahata alışmışız..) Fakat birşeyleri kaçırıyoruz gibime geliyor. Zamanımızda toplumu tümüyle etkileyen bir olgu var, televizyon. Fazla televizyon izlemek, bildiği birçok şeyi televizyondan öğrenmek insanların hayal güçlerine olumsuz yönde etki ediyor. Herşey hazır, armut piş, ağzıma düş. Birileri sizin adınıza okuyup zihninizde canlandıracağınız görselleri hazırlayarak önünüze seriyor ve hatta okurken içinizde yankılanan iç sesinizi dışarıdan, hoparlörden seslendiriyor. Size kalan tek şey rahat (!) bir koltuğa oturup uzaktan kumandayı elinize almak. Video blogların da blogcular arasında bir süre sonra televizyona benzer bir etki yapacağını ve hayalgücüne dayalı üretimi kötü yönde etkileyeceğini düşünüyorum, tabii yanılıyor da olabilirim.
Size olmadı mı? Okuduğunuz güzel bir kitabın filmi vizyona girdiğinde sinemaya koşarsınız, çıkışta ise büyük bir hayal kırıklığı yaşarsınız (oysa ki, kitabı okurken filmi siz zihninizde yönetmişsinizdir.)
Video blog konusunda sözü dinlenmesi gereken biri varsa o da Gökçen Karan. Geçenlerde teknosohbet.tv ‘deki röportajında dediği gibi “Sokakta olan bir olayı ben yazarsam farklı yazarım, sen yazarsan farklı yazarsın.” belki de üzerinde durulması gereken en önemli konu bu. Paylaşımlarımıza kendimizden birşeyler katmak.
Video blogların röportaj ve eğitim için oldukça ideal bir paylaşım ortamı sunduğu açık. Fakat Gökçen kızacak belki ama ben kitap okumayı sevdiğim kadar, yazılı blogları da seviyorum. Bazen okumak istediğim uzun yazıların çıktılarını alıyor, çantama atıyorum ve otobüste, vapurda filan okuyorum. Sanırım benim vlog’um resimdeki gibi olurdu.. Peki size göre Video blogların geleceği nedir?
Yazmak her zaman iyidir
Sanırım bizim de fikrimiz soruluyor, yazılı blog dedim hemen başlığı görünce yazınıda okudum tamammen sanada hak verdim ve kesin olarka yazılı blog.
olay budur işte. bence bütün yazıyı silin ve sadece bu alıntı kalsın yeter :)
Yazını okuduktan sonra sana tamamen hak verdim Hakkı abi. Kesinlikle yazılı medya, hatta senin yaptığın gibi çıktısını alıp okumak zaman zaman. İnternette yoğunlaşmak zor oluyor. Ki vlog’larda bir video izleyeceğim zaman televizyon gibi direk karşısına geçmiyorum. Bir sekmede video açık oluyor, ben ise diğer sekmelerde oluyorum ve kulağım video’da oluyor. Hem etkili değil benim için hem de senin belirttiğin gibi hayalgücünü körelteceği kesin.
@HC : Evet o konuda haklısınız. Söylemek istediğinizi daha iyi anladım.
Ben de yazılı blogdan yanayım, fakat blogumda hedeflediğim anlatımlar dışında arayazı gibi olan anlatımları (arasıra) video çekip yayınlamayı da düşünürüm. Güzel de olur bence.
bence her zaman yazılı blog kullanılmalı fakat yazıyla anlaşılamayacak veya görsel olarak anlaşılması daha kolay konularda video kullanılmalı örneğin bir ders gibi ya da bir wordpress eklentisinin kurulması vs. fakat bir kitap gibi heyecanla okunacak bloglar her zaman video bloglara göre daha çok olması görüşündeyim, bu sınıflandırmayı yazının konusuna göre yapmalıyız.
@ Burak, elbette, yukarıda da değindiğim gibi “Video blogların röportaj ve eğitim için oldukça ideal bir paylaşım ortamı sunduğu açık.” Benim umudum klasik blogların video ile desteklenmesi yönünde. Yazılı paylaşımın yanında, yazılı olamayacak olanlar ise ek olarak video paylaşımı şeklinde verilebilir. Ama ne bileyim 22dakika.org ‘nin yaptığı gibi podcast sanırım benim hoşuma gitmiyor. Giriş bölümü, selamlaşma, açıklamalar, veda etme, hoşçakalın, görüşürüzler filan zaman kaybı.
Bende geçenlerde bu konuda yani video bloglardakiartış ile ilgili bir yazı yazmıştım. Sizin de dediğiniz gibi eğilim video bloglara. Ama bir de şöyle düşünürsek video blogların içerikleri genelde eğitim amaçlı oluyor. Bu yüzden daha çok işe yarar.
Yani kalkıp siz bu yazınızı video ile sunarsanız tabiki olmaz ama volkan hoca da bu yaptığı dersleri yazılı olarak verse bu kadar anlaşılmaz tutulmaz diye düşünüyorum.
Yani bir de bu yönden bakmak lazım …
Diyelim o kadar karizmatik yakışıklı değiliz ya da ses tonumuz da iş yok. Ama zehir gibi anlatacak harika konularımız var. Ne yapalım? Manken mi tutalım? Birisi önde dursun biz ona yazılı verelim spikerlik mi yapsın?
Ayrıca neden yüzümü eskiteyim?.. Sıradan birisi olarak yazıyorum. Asla da öenmli birisi olma istemiyorum. Balık ekmek yerken, sakallı kotlu halimle suratım asık denizi izlerken, halk nasıl yaşıyorsa onlarla ter içinde otobüslerle gezerken millet istediğinde bana küfredebilirken ben sıradan bir insanım.
Ama videoblogu öne çıkarırsam diyelim 2 sene sonra artık yolda yürürken gözlerin takıldığı huzursuz bir yaşama yelken açtım demektir.
Son zamanlarda gördüğüm gibi sen dünyanın en iyi işini yapma çabasında olsan da kendini bilmez bir kitle ya da kendini bilir ama seni bilmez bir kitle doğrudan hedef gibi görebiliyor.
Devamına gelince video blogu diyelim röportaj değil de ders anlatımı yaptık. Kaç kişi hiç kıpırdamadan 20 dk webde duruyor. Ben 10 dk da bıkıp diğer sayfaya geçiyorum ve dinlemeye başlıyorum. Sesle devam ediyorum.
Bir adım ötesi de şu. Yazılı dökümanı kaybeden uygarlıklar beyinsel kabiliyetlerini de kaybediyorlar. Sadece beynin görsel merkezlerini aktif eden bir uygarlık göremediği soyut şeylerin tümünü kaybediyor.
Tıpkı T-Rex dinazorlar gibi. Harekete dönüp saldıran bir beyin. Jurassic Park’ı düşünün. Artık hayal edemeyn bir insan topluluğu. Korkunç.
Sadece gören ve işiten bir beyin. Şimdi eminim bu söylediğimi de iddialı bulacak bir ekip çıkacaktır. Eh Internetin doğası bu hırçın yüzeysel ve fazla düşünemeyen bir insan beyni profili….
Her zaman okumak ve okuduğun bir yerde bir kelimeye takılarak o kelimeyi araştırmak ve araştırdıkçada yeni birşeyler keşf etmek. Keşf etmek kadar büyük bir şevk varmıdır bilinmez. Ama malesef insanlarımız hepsi hakkı ceylan kadar okumayı sevmiyor. Ve malesef blog yazarları arasında yazarken samimiyetini aktarabilen çok az neyse ki böyle birini yani hakkı ceylanı tanıyorum abi.
Sonuna kadar yazılı blog :)
İnadına yazılı blog :)