Öncelikle amatör fotoğrafçı kimdir diye soran olursa kısaca şu cevabı veririz; Fotoğrafı seven, boş vaktini fotoğraf çekerek değerlendiren. Mümkün mertebe gezilere, sergilere vb. etkinliklere gitmeye çalışan, fotoğraftan para kazanmak bir yana fotoğraf için para harcayan kişilere amatör fotoğrafçı denir. Fotoğrafı uygulama konusunda kendini geliştirmeye çalışan kişidir amatör fotoğrafçı. Amatör terimi sizi yanıltmasın, profesyonellik ile amatörlük arasında temelde tek bir fark vardır, profesyonelce yapılan işte maddi bir kaygı vardır, amatörce olanda ise yoktur.

Ufak, küçücük bir dijital makineyle başlamıştı fotoğraf çekmeye, öyle bir zaman geldi ki bu işten çok zevk almaya başladı ve daha iyi fotoğraflar çekmek istedi. Alan derinliği (1) diye birşey duymuştu ama elindeki makinayla o tip bir etkiyi bir türlü veremiyordu. Bunun DSLR (2) makinayla rahatça oluşturulabildiğini duydu bir yerlerden.

Sonra bir arkadaşının elinde DLSR olarak adlandırılan makinalardan gördü. Biraz inceledi, biraz kurcaladı, bu makinayla fotoğraf çekerken alınan keyif bambaşkaydı. Mutlaka alması lazımdı. Biraz para biriktirip alabilirdi ama ne alacaktı, Canon mu, Nikon mu, Pentax mı? sonra hangi modelini almalıydı? Araştırma ve okuma safhası başlamıştı.

Her bulduğu incelemeyi, kullanıcı yorumlarını okuyordu. Bu okumalar sırasında bir sürü yeni terim, bir sürü ek bilgiyi de öğrenmiş oluyordu. Birisi x makinanın ISO 400 (3) den sonra çok noise (4) verdiğinden bahsediyordu, o da hemen noise ve ISO nedir, ilk başta onları öğrenip, sonra da okuduğu yoruma bir anlam veriyordu. Bir zaman geldi, baktı ki parası var ama hala makina alamamıştı, hep yeni bir model çıkıyor, çıkan yeni modelin incelemelerini okurken başka bir modelin duyurusu yapılıyordu. Çıkacak olan modeli bekleyeyim derken hep beklemede kalıyordu. Sonunda gözünü karartıp bütçesinin elverdiği en üstün özellikli bir DSLR makinayı standart bir objektifle birlikte satın aldı.

İlk zamanlar yeni makinasıyla oldukça mutluydu, ne de olsa o kadar para vermişti. Her türlü tekniği denemeye çalıyordu. Makinayı ve tüm özelliklerini öğrenmek için en zor koşullarda çekim yapıyordu. Sonra standart objektifle istediği fotoğrafların bir kısmını çekemediğimden ekstra bir objektif, Tele Objektif (5) almaya karar verdi. Objektifi aldı almasına ama alırken objektifi korumak için önüne mutlaka bir UV filtre (6) takılması gerektiğini de öğrendi, tabi onu da satın aldı.

Tele objektif çok güzel birşeydi, uzaktaki objeleri yakına getirebiliyor ve alan derinliğini düşük tutarak güzel fotoğraflar çekebiliyordu. Fakat artık makinasını yanıma alıp dışarı çıkamıyordu, diğer objektifi nereye koyacaktı? çanta da alması gerekiyordu ve kendine bir omuz çantası aldı. Bu arada okumaya devam ediyor ve dijital fotoğrafın vazgeçilmezi, dijital karanlık oda diyebileceğimiz Photoshop’u (7) yavaş yavaş öğreniyordu.

Aradan biraz daha zaman geçince ve amatör fotoğrafçımız daha çok fotoğraf çekmeye başlayınca, hele bir de birkaç günlük gezilere çıktığında elindeki hafıza kartı yetmemeye başladı, ekstra bir tane daha alması gerekiyordu, aldı da. Çok sevdiği ve zamanında eski minik makinasıyla çekmeye çalıştığı o makro dünyanın güzelliklerini de çekmek istiyordu fakat bunun için bir makro objektif alması gerekiyordu. Bunu en iyisinden almalıydı, herkesten daha detaylı, daha yakın çekimler yapmalıydı. Fakat makro objektifler (8) biraz pahalıydı, neyse ki aradan biraz zaman geçince paraya kıyıp bir de makro objektif aldı.

Makro çekimler fotoğraf keyfini yerine getirmişti ama çantası ağırlaşmıştı ve çok sıkışıktı. Hangi omuzunda taşısa o omuzu ağrıyordu, keyif için çekimlere giderken eziyet çekmek bir paradoks oluşturmaya başlamıştı. Yeni bir çanta lazımdı, sırt çantası, bunu da alalım dedi ve aldı. Alırken “artık bu çanta beni elli yıl idare eder herhalde, notebook için özel bir bölmesi bile var daha ne olsun.” diyordu.

Fotoğrafçı arkadaşlarıyla konuşuyor, fotoğrafları eleştiriyor yeni şeyler öğreniyordu. Bir arkadaşının manzara fotoğrafları çok ilgisini çekiyor, özellikle de fotoğraflarda bulutların bu denli güzel çıkmasını nasıl sağladığını merak ediyordu, acaba bir Photoshop oyunu muydu?

Onu da öğrendi, bu Circular Polarize (9) denen bir filtre ile sağlanabiliyordu. Manzara fotoğrafları çok geniş açılarda, özellikle polarize filtre kullanıldığında harika çıkıyordu. Neyse dedi kendi kendine “şimdilik polarize filtre alalım, daha sonra daha geniş açılı bir objektif de alırız elbet”. Polarize filtre de aldı, alırken “polarize filtreler UV lerden daha pahalıymış be..” diyordu. Bazı fotoğrafları hala çekemiyordu, çünkü onlar Uzun Pozlama (10) yapılmış fotoğraflardı. Bunun için de bir tripod (11) gerekiyordu, neyse onu sonra alırdı.

Zamanla fotoğraflarını beğenmemeye başladı, içleri boş geliyordu ona, birşeyler eksikti. İyi fotoğraflara daha çok bakıp, daha çok okuduğunda bunun ne olduğunu öğrendi kendince, fotoğraflarında insan yoktu. İnsan ve çevresini konu alan fotoğraflar çekmek istiyordu artık, zordu bu, diğerlerinden daha zordu. Duyguyu ve çevreyi aktarabilmek, öyle manzaranın karşısına geçerek çekmeye benzemiyordu. Ama denedi, denemesi bile zevkliydi, artık fotoğraf çekerken daha çok keyif alıyordu. Ama istediği etkiyi verebilmek, insanı çekerken çevresini de fotoğrafta daha çok gösterebilmek için daha geniş açılı bir objektife ihtiyaç duyuyordu. “O kadar param yok dedi” kendi kendine, “acaba ikinci el bulabilir miyim?” Araştırmaya başladı forumları alışveriş sitelerini ve uygun bir objektif buldu kendince ve onu satın aldı, tabi UV filtresini de beraber.

Artık tatillerde deniz kenarında uzanarak harcamıyordu vaktini, tatillerinde hiç gitmediği farklı yerlere gidip farklı kültürleri görüp, farklı insanların fotoğraflarını çekmek istiyordu. Uzun fotoğraf gezilerinde fotoğraf makinasının pili bitebilir ve tüm tatili zehir olabilirdi. Bir adet yedek pil ve ekstra bir hafıza kartı daha aldı. Artık tatilleri daha yorucuydu ama çok daha keyifliydi. Birçok insanla tanışıyor, muhabbet ediyor, yeni yerler, yeni yemekler, yeni adetler ve yeni insanlar keşfediyordu.

Tatillere giderken yanına yeni aldığı tripodu da götürüyordu artık, 2 kilodan fazlaydı ağırlığı, çantasıyla birlikte sekiz on kilo yapıyordu, ama olsun du. Ayrıca çantasında uzun pozlamalarda kullanmak amacıyla bir ND Filtre (12), bir uzaktan kumanda cihazı, flaş ışığını yumuşatmak için bir aparat, beyaz ayarını (13) tam yapabilmek için başka bir aparat ve bunun gibi ufak tefek bir sürü ekipman vardı.

Zaman böyle geçip gidiyordu ve amatör fotoğrafçımız her gün bilgilerine yenilerini katıyordu, fotoğraf tekniğini geliştiriyor ve eski fotoğraflarına baktıkça beğenmiyor, eleştiriyor ve birçoğunun kalitesinden memnun kalmıyordu. Yeni fotoğraf makinalarını incelemeye devam ediyor, “acaba, yeni bir makina alsam mı?” diyordu kendi kendine. Çantasına baktı, ne çok şey almıştı zamanla, hepsinin de bir amacı vardı, hiçbiri boşa alınmış değildi. Ve hala almak istediği ihtiyacı olan birçok şey vardı. Ama o değişmişti, artık insanları kokutmadan o devasa makinasını, objektiflerini insanları rahatsız etmeden ve dikkat çekmeden kullanmak istiyordu. Etrafta o na her zaman sorulan bir iki soru vardı “Hangi gazete abi?”, “Hello?”, “Ne için çekiyorsunuz bu fotoğrafları?” bunlardan da bıkmıştı artık. Yoksa, yoksa bir Rangefinder (14) mı almalıydı? hmmm…

Açıklamalar

Yukarıda geçen bazı terimlerle ilk kez karşılaşanlar için aşağıda açıklama gereği duydum, ayrıntılı bir açıklama değil ama en azından yukarıdaki metni daha iyi anlamalarını sağlayacaktır.

(1) Alan derinliği: Fotoğrafta tüm alanlar net çıkmaz, netlediğimiz objenin bir miktar önü ve bir miktar arkası net olarak çıkacaktır. Bu alanın genişliği net alan derinliği olarak anılır, diyafram değiştirilerek kontrol edilebilir.
(2) DSLR: SLR, tek mercek ayna anlamındaki kelimelerin kısaltılmışıdır. Bu sistemde objektifle film (DSLR de sersör) arasına yerleştirilmiş bir ayna ve vizör (bakaç) hizasına yerleştirilmiş prizma aracılığıyla objektiften geçen ışığı göze ulaştırır. Ayna hareket edebilir bir yapıya sahip olduğu için deklanşöre basıldığı anda yukarı kalkar ve pozlama gerçekleşir. SLR makineler her türlü objektif ve filtre kullanımınında kolaylık sağlar. DSLR ise SLR makinelere dijital sensör adapte edilmesi sonucu ortaya çıkan makinalardır.
(3) ISO: Işık hassasiyeti olarak adlandırabiliriz. iso değeri arttıkça ışık hassasiyeti artar ve az ışıklı oratamlarda fotoğraf çekmemiz kolaylaşır.
(4) Noise: Dijital fotoğrafta oluşan istenmeyen noktacıklanma olarak tanımlayabiliriz, genellikle yüksek iso değerlerinde ve az ışıklı koşullarda daha çok oluşur.
(5) Tele Objektif: Genel anlamda odak uzunluğu 70mm ve daha büyük olan objektiflere verilen isimdir. Fotoğraf makinesi ile konuya yaklaşmadan, uzaktan objeleri çekebilmeye yarar.
(6) UV filtre: Objektifin önüne takılır, objektifi güneşten gelen ultraviyole ışınlarına karşı ve aynı zamanda çizilmelere karşı korur.
(7) Photoshop: Adobe firmasının dijital fotoğrafları işlemek için hazırladığı, oldukça profesyonel bir program.
(8) Makro Objektif: Objeleri daha yakından çekebilmek için özel olarak üretilen bir objektif türü.
(9) Circular Polarize Filtre: Objektifin önüne takılır, ışık kırılmalarını kontrol etmenizi sağlayarak, yansıma oluşumunu engeller.
(10) Uzun Pozlama: Fotoğraf oluşurken makinadaki ışığa duyarlı bölge (sensör) belirli bir süre açık kalır (mesela 1/500, 1/100 saniye kadar) bu sürenin uzun olması durumunda(2 saniye, 3 saniye gibi) buna uzun pozlama deriz.
(11) Tripod: Uzun pozlama sırasında makinayı elimizde sarsmadan tutamayız, bu yüzden makinayı sarsmadan, sabit bir şekilde tutan üç ayak(tripod) sistemi geliştirilmiştir.
(12) ND Filtre: Nötr Yoğunluk filtresi olarak çevirebiliriz. Tüm renklerde ve dalga boylarındaki ışığı eşit miktarda azaltmak için kullanılmakta olan gri renkli bir optik elemandır. ND filtre kullanım amacı film ya da sensör yüzeyine düşen ışığın miktarı kontrollü olarak azaltmaktır.
(13) Beyaz Ayarı: Bütün ışık kaynaklarının kendilerine ait bir renk sıcaklık değeri vardır, bu değer bilinir ve makinaya bildirilirse en doğru renk elde edilmiş olur.
(14) Rangefinder: Değişebilen objektif sistemine sahip olmasına karşın SLR veya DSLR makinalardan farkı aynasının olmamasıdır, bu yüzden daha küçük bir yapıya sahiptir.